bugün

entry'ler (286)

yaş almak

yaş almak, bir şeyleri biraz daha anlamaktır sanırım. ölümlü olduğunu kabullenmek ve hayattan mümkün olduğu kadar güzel vakit geçirmeye ve üretken olmaya odaklanmak.

sözlük hesabıma çok yıllardan sonra giriş yaptım. aşk, eğitim ve yaşam konularında çok güçlü duygularla yazdığım girdileri gördüm. bir kaçını sildim hatta. sanırım insan daha gençken duygularını daha çok ifade ediyor, bazen haksızlıklara karşı daha tepkili oluyor. zaman geçtikçe daha çok kendisine yöneliyor. çevrenize bakın, en kendine odaklı insanlar yaşlı olanlardır. bir yaştan sonra, kontrol edebileceğiniz tek şeyin kendi davranışlarınız ve olaylara verdiğiniz tepkileriniz olduğunu anlıyorsunuz. başka insanları, özellikle de sistemsel ve kökü belki yüzyıllar öncesine dayanan sorunları tek başına değiştiremezsiniz. bunu anlıyor insan.

bijelo dugme

çok sevdiğim bir grup.

uzun yıllardan sonra bir araya gelip turneye çıkmışlardı. 2016 yılının 20 kasım günü belgrad arena'da canlı dinlemek nasip oldu. yıllarca unutulmayacak bir konser, genç-yaşlı eski yugoslavya'nın çeşitli yerlerinden gelmiş binlerce kişi, inanılmaz bir his, nostalji, ruh... alen islamoviç "şimdi artık var olmayan bir ülkeye yazılmış bir şarkı söyleyeceğim" diyor, ve "pljuni i zapjevaj"... ve hep birlikte, beraber söyledik... biliyorum ki, o an orada olan hiç kimse o günü unutmayacak.

o yaz, turne devam ederken, tifa ve alen büyük bir kavga etti ve konserler sona erdi. muhtemelen bir daha bir araya gelmeyecekler...

bayan

yani bayan kelimesinden hoşlanmıyorum, bana dendiğinde sinir oluyorum ama bazen otomatik olarak çıkıyor insanın ağzından. mesela birinden bahsediyorsunuz, şurada oturan kadın/adam dendiği zaman uygun olmuyor, kaba geliyor, hanımefendi de çok uzun. bayan muadilleri içinde en sık kullandığımız kelime, söylemesi de kolay. hanım daha doğru bir kelime ama o kadar rahat çıkmıyor ağızdan, alışkanlık olsa gerek. erkekler için ne kadar kolay halbuki, bey/beyefendi diyorsun bitiyor.

bizim okulda buna çok takık insanlar vardı, öğrenciler için olan facebook grubunda bir iş ilanı vermişler, 3 günlüğüne tam zamanlı çalışacak kadın aranıyor diye. baya tartışma olmuştu, bu şekliyle yanlış anlaşılıyor, bu kadar takıntılı olmayın, temizlik işi ilanı gibi duruyor diye. dildeki kullanımı ile alakalı.

mirvari kahvesi

ben bu kahveyi tuğba kuruyemiş'te buldum, başka yerlerde de var mıdır bilemiyorum. böyle kremalı sütlü hafif bir kahve, içindekiler listesinde türk kahvesi, sahlep, keçiboynuzu, damla sakızı, mahlep, krema, safran var. ben çok sevdim ama bazı insanlar sevmiyor. bu kahvenin benim keşfettiğim büyük bir özelliği var ki o da şu, kahvesi az olduğundan uyku kaçırmıyor ve çarpıntı yapmıyor. hem kahve seviyor hem de içtiğinizde uyku düzeniniz bozuluyorsa gönül rahatlığıyla içebilirsiniz.

tagliatelle

bununla çok güzel bir makarna yapabilirsiniz, pahalı kafelerde yediklerinizin aynısı.
şimdi barilla'nın tagliatellesi var. böyle tek tek yuvarlak şekilde sarılmış duruyor kutuda . onlardan böyle 2-3 kişiye yeteceğini düşündüğünüz kadarını pişirin (8 tane falan koyuyorum ben). fazla da pişirmeyin en fazla 10 dakika kaynasın yeter. o pişerken bir yandan yarım paket temizlenmiş dilimlenmiş mantarı (böyle küp doğrayın her mantar 5 parça) biraz ayçiçek yağıyla kavurun. mantar suyunu salacak, o su da güzel bir tat veriyor dökmeyin. pişince eğer evde varsa hindi füme atın şerit şekilde kesilmiş, 1-2 dakika onu da pişirin, hani ısınsın yeter. yarım paket küçük kremayı üzerine dökün, hep beraber 1-2 dakika falan daha kaynasın, biraz karabiber dökün. sosunuz hazır.

bu sosun üzerine pişirip süzdüğünüz makarnayı koyun, tabakta üzerine biraz rende kaşar serpin.

afiyet olsun *

pkk nın 5 aylık bebeği öldürmesi

sabah sabah günüm mahvoldu yine. keşke öğrenmeseydim

kız kardeşini üniversiteye yollayan abinin namusu

ne kadar düşmansınız okumuş insana. hayatında hiç üniversite gördün mü acaba da biliyorsun.
diyordum ki diğer entrylerine baktım trollmüş.

sedat peker kanlarınızla duş alacağız demiş

memleketteki nefreti yükselten söylemlerden biri daha.

ptt kargo

yurt dışına en ucuz gönderim yapan kargodur. yurt içinde de muhtemelen öyledir.

gönderinizin sağ salim ulaşmasını istiyorsanız kayıtlı olarak yollayın postanızı, barkodu elinizde yoksa takip edemezsiniz, nerede diye bakamazsınız. takip edilemeyeceğini bildikleri gönderiyi de pek sallamazlar. bir gönderi ortalama bir hafta içinde karşı ülkeye ulaşır ve ondan sonrası o ülkenin posta servisinin elindedir. litvanya, sırbistan, çek cumhuriyeti, yunanistan hem kart hem paket olarak gönderim yaptığım ve çabuk giden yerler, bir kere çek cumhuriyeti'ne toplam 6 günde adrese varmıştı. litvanya postası hızlı ama gümrükte kıllık yapabiliyor, gönderdiğiniz kişiyi bunun içinde ne var diye merkeze çağırabiliyor. italya, ukrayna, rusya gecikmelerin yaşanabileceği ülkeler ama postam gitti, özellikle italya'da karşı tarafın takibi gerekiyor adrese gelmeyebilir, barkodla takibini yaparak gerekirse merkezden alması lazım, ukrayna ve rusya politik sebeplerden sorunlu ve gecikme yaşanıyor. ispanya berbat, 2 kere postam kayboldu. almanya da bir yeni yıl kartımı kaybetti. bu durumlarda kayıtlar türkiye'den çıktıktan sonra kesildi.

türkiye içinde şehirler arası transferler çabuk oluyor ama dağıtım merkezinden adrese gelmesi uzun sürüyor. 2 gün gibi bir sürede izmir'den istanbul'daki genel dağıtım merkezine gidiyor.

genel olarak istanbul'dan gönderilen postalar 2-3 gün daha erken gider, diğer şehirlerden gelen postalar öncelikle istanbul'daki genel merkeze yollanıyor. kartlar-kağıt mektuplar paketlerden daha çabuk gider, paketler gümrükten daha yavaş geçer. sorunsuz bir gönderim için gümrüğe takılabilecek şeyleri koymayın, mesela markası olmayan, paketli olmayan doldurma çay, kahve, şekerleme sorun yaratıyormuş. sıvı da sorun yaratabiliyor, bana yasak demişlerdi, yurtdışından bana sıvı yollayan arkadaşım da bayağı bir gönderim parası vermiş.

ufak paket yolluyorsanız, özellikle çizecek bir şey varsa havalı zarfa koyun yırtılmasın. ufak bir çini kap ta kırılmadan gitti havalı zarfta. ufak çikolata drajelerden kıllanıyorlar galiba, açılmış ve her tarafa yayılmış olarak gidiyor.

siz gönderiyi alacak kişiyseniz de öncelikle karşıdan kayıtlı olarak göndermesini rica edin. ptt dağıtım merkezine ulaşana kadar iyi çalışır ama adrese teslimde sık sık sorunlar çıkar. mesela dağıtıma çıktı yazar ama bir hafta gelen giden olmaz, evde beklediğinizle kalırsınız. telefonu da açmazlar. sebep çok yoğun olmalarıdır, çalışanların bir kötü niyeti yoktur sanırım.

ne zaman ki "dağıtıma çıktı" yazısını gördünüz ve o gün gönderi elinize geçmedi, hemen ertesi gün dağıtım saatinden önce, 8.30 gibi orada yazan yere giderek bizzat gönderinizi teslim alın, kimliğinizi de götürün. siz gidemiyorsanız başkasına vekalet vermeniz falan gerekiyormuş, onu bilemiyorum. kendiniz gitmeniz önemli. akşam kapanışa yakın da gidebilirsiniz, dağıtım bittikten sonra ama sabah daha garantidir. izmir için bu ana dağıtım noktası stadyum metro durağına 15-20 dk yürüme mesafesinde bir yerdir. postanızı bulup hemen teslim ederler 10 dk içinde, siz de bir koltuğa oturur beklersiniz, bu arada telefonun nasıl sürekli çaldığına ve açmadıklarına şahit olursunuz.

ptt bazı ülkelerin posta servisinden çok daha iyidir. en azından türkiye içinde hiç postam kaybolmadı ve barkoddan gönderiyi dakika dakika takip edebildim, kayıtları çok iyi tutuyorlar. hani bir belgeyi göndereceksiniz diyelim ki, öğrencisiniz paranız da çok yok, vaktiniz de var, ptt'yi tercih edin derim. ben hiç pişman olmadım, özel kargo şirketlerinin 150 lira istediği postayı 15 liraya yolladım, belgeler de zamanında ulaştı.

kadınlar neden özür dilemez

kadınlar da özür diler gerekirse.

yarattığım şeyler acı çeksin

doğuştan engelli ve sürekli acı çeken, çocuk yaşta ölecek olan insanları (ağır kalp hastası, ciğer hastası) gördüğümde bunu düşünüyorum. bu insan neden bu şekilde dünyaya geldi?
umarım engelli çocukların, ölü doğan, savaşta öldürülen bebeklerin bir daha dünyaya gelme şansı vardır.

çankaya sapığının yakalanması

yakalanması çok sevindirici bir şey öncelikle, sonunda toplum olarak hareket edebildik bir sapığa karşı.

ancak gerçek isim-soyismi bir yerde verilmiş, facebook'tan açıp profiline bakıyorum. karısına, kızına, fotoğraflardaki mutluluklarına. sonra adamın yakalanmasının ardından şu anda ne halde olduklarını düşünüyorum. o kızın geleceğini düşünüyorum. şu an tanıdıkları sevdikleri bir sürü insana rezil olduklarını düşünüyorum.

herkesin başına gelebilecek bir durum. insanın ailesinde her türlü sapık, psikiyatrik vaka olabilir. ben o kızı dert edindim. acaba normal bir hayatı olabilecek mi o kızın? keşke adamın gerçek ismi hiç verilmemiş olsaydı, belki ailesine daha az zarar gelirdi. keşke görmemiş olsaydım.

1 valiz dolusu kitapla ukrayna ya gitmek

valla yapasımın geldiği bir şey. tam da bugünlerde.
yabancı memlekette kendi dilinde kitap bulmak zor şey. son zamanlarda elektronik cihazlarla istediğin kitabı okuyabiliyorsun ama eline kitap alıp kokusunu duymanın yerini tutmuyor.
ukrayna da güzel memleket, lviv özellikle... ucuz da... politikacılar bi saçmalık yapsa haberleri de anlamıyosun, ülkenin batısında savaş ta yok...

beyazıt öztürk ün özürünü kabul etmiyoruz

özür dilemesi bile bir saçmalıktır. çocuklar ölüyor demiştir sadece. ama bu ülkede hiç bir şeye şaşırmıyorum.
çocuklar ne zaman sizden/bizden oldu?
çocuklar
ölüyor

rusya nın türk mandalinalarını buldozerle ezmesi

aklıma rusların bir adeti geldi. yeni yıla girerken bir mandalina seçerler ve dilek tutarlar. sonra mandalinayı soyarlar. içindeki dilim sayısı çiftse dilek kabul olacak anlamına gelir. ortodoks yeni yılı da ayın 13 ünde olacak.
dilek tutaydınız bari * parasını verip alıp ezmenin ne mantığı var

türk beşleri

hepsinin ortak özelliği 1900’lerin başında doğmuş olmalarıdır ve atatürk'ün eğitim için yurtdışına gönderdiği sanatçılardır.

müzik dersinde çoğumuz öğrenmemişizdir. günümüzde müzik eğitimi almayanların çoğu türk beşlerinin kimler olduğunu bilmez. fakir dediğimiz eski yugoslav ülkelerinin eğitim sistemine bir bakın. ülkede duble yollar yok belki. ama gymnasium liselerini bitiren herkes (ki sanat gibi özel bilgi gerektiren alanlar hariç 4 yıllık fakülte bitiren hemen herkes bu liselerden çıkmıştır, avukatlar, fen bilimleri okuyanlar, edebiyatçılar, öğretmenler, doktorların bir kısmı) hem diğer ülkelerin hem kendi ülkesinin önemli bestecilerini ve eserlerini bilir, çalan hemen her klasik müzik parçasının ismini ilk bir kaç saniyede çıkarırlar.

sanata önem vermiyoruz. cumhuriyetin ilk yıllarında atılan adımlar unutturuluyor. ve bu unutuşta çok hüzünlü bir şeyler var bence.

dondurma yalayan kadın

vay arkadaş millet nelerle uğraşıyor...

gençlere tavsiyeler

paraya çok ihtiyaç duymuyorsanız bölümünüzde gerekmese de iyi, güvenilir bir yerde 1-2 aylık staj yapın (bedavaya maaşlı çalışanın yaptığı bütün işi yapmayın tabii ki, öğrenmek amacıyla oradasınız, emek sömürüsüne göz yummayın), büyük bir ihtimalle para almazsınız veya az alırsınız ama güçlü bir referansınız ve deneyiminiz olur. hiç bir zaman kendinizi aşağılatmadan tabii ki. ufak tefek getir götür yapacaksınız, postaneye gitmek veya bilgisayarda veritabanı güncellemek gibi zaman alıcı işler yapacaksınız belki ama deneyim kazanırsınız. veya bir kursta stajyer olarak bazı derslere gireceksiniz ki öğretmen olmayı düşünüyosanız, formasyon falan alıyorsanız mutlaka önce deneyin. (yeterince mutsuz öğretmen ve öğrenci var. söylendiği gibi kolay bir iş değildir öğretmenlik.) bir yandan da kendinizi tanırsınız, nasıl bir iş istiyorsunuz bunu öğrenirsiniz. belki de bölümünüzü yanlış seçmişsinizdir, geç olmadan yeni bir şeye başlayabilirsiniz. mezunsanız da başka bir alanda işe başlamak çok zor değil, doktorluğa avukatlığa falan heves etmiyorsanız tabii ki *

stajı belli bir yaştan sonra yapamazsınız, ne bir firma 35 yaşında stajyer ister ne de siz istersiniz bunu yapmak. zamanında referans toplamaya ve deneyim kazanmaya bakın. yaşıtlarınızdan çok büyük artılarınız olacaktır. kimisine üniversite hocaları yardım ediyor, referans oluyor ancak ben terör yuvası bir yerden mezun olduğum için kendi işimi kendim halletmek zorunda kaldım, kimsenin umrunda değildi geleceğim. bir an önce mezun oldum, okuldan olabildiğince az kişiyle arkadaşlık ettim. mezuniyetimden bir kaç ay sonra da fakültenin önünde bir öğrenci öldürüldü. (bkz: fırat çakıroğlu)

bir bilim dalı veya sosyal bilimler okuyorsanız/mezunuysanız formasyon almanın kolaylaştırıldığı bugünlerde formasyon almayı düşünün. bir kaç sene önce imkansızdı formasyon almak. üstelik şimdilerde çoğu yerde sadece hafta sonu ders varmış, ben tam gün gidiyordum haftada 5 gün :)

mutlaka ingilizce'yi öğrenin. bu okulda olacak bir iş değil ne yazık ki, mektup arkadaşı edinin, skype'ta konuşun, başka ülkelerden sizin gibi ingilizce pratik yapmak isteyen insanları bulmak zor değil. hele flört edecek birini bulursanız illa ki konuşacaksınız * ortak dil ingilizce olduğundan da diliniz gelişecek.

bir de yurtdışı tecrübesi edinin. çok paranız olmasına gerek yok. erasmus var çoğunuzun bildiği gibi, olmazsa yol paranızın %70 inin ödendiği 1-2 haftalık avrupa projeleri, eğitimleri var, eğer uzun vaktiniz varsa avrupa gönüllü hizmeti var. bu konuda duyuruların olduğu bir kaç facebook grubu paylaşacağım, belki yardımı olur:

https://www.facebook.com/groups/erasmusyouth/
https://www.facebook.com/groups/24690615144/
https://www.facebook.com/groups/354533157925089
https://www.facebook.com/groups/22283221467
https://www.facebook.com/groups/youthopp

sevgiliye yol verme taktikleri

19 yaşında ne ders çalışacak, çocuk-kadın arası, hayattan keyif alma yaşları onlar. hele de devlet üniversitesindeyse okulu uzatması ailesine yük olmayacaktır, tadını çıkarıyordur. sen sadece sevmeyi bırakmışsın ve kızın tavırları gözüne batmaya başlamış.

sakın gitsin diye aldatmak aşağılamak şiddet uygulamak gibi şeyler yapma, uzun bir süre beddua yersin ve seni bulur mutlaka yaptıkların. çocuk olma. herkes sevebilir ve herkes ayrılmak isteyebilir, istemeyebilir de, bunlar normal şeyler. leyla olmak ta var aşk konularında mecnun olmak ta, her şey insanlar için. kendini üstün görme.

kıza açık açık söyle ben seni sevmiyorum diye, uyduruk bahanelerinden bahsetme, ayrılmak istiyorum, yürümediğini düşünüyorum, daha yaşımız çok küçük ve benim duygularım değişti. sonra iletişimi tamamen kopar, laf dalaşına girme sen şunu yaptın ben bunu yaptım diye. ondan ortak arkadaşlarınıza bahsetme, sosyal medyada ilişkiniz hakkında paylaşım yapma, kulağına gider aklına düşersin. bir muhabbet olursa da iyi bir kızdı ama yürümedi der geçersin.

en acısızı ve sağlıklısı bu olur onun için.

bağdat baharat olayının uydurma olma ihtimali

eğer yalansa yalan olduğunu ispatlasınlar, orası soruşturulsun ve sigortasız adam çalıştırılıp çalıştırılmadığı, insan kaynakları departmanının ne şekilde çalıştığı incelensin. ben yalan olduğunu hiç sanmıyorum.